2 Ocak 2012 Pazartesi

MADAM BOVARY

          Bir kadının başına gelen en kötü olaylardan birisi evlendiği adam da aradığı romantizmi bulamamış olmasıdır. Bunun en güzel örneklerinden biri Gustave Flubert’in romanında anlattığı Madam Bovary’dir. Madam Bovary’nin duygusal ve romantik kişiliği evliliğinde farklı aşk arayışlarına girmesine neden olur. Aşk bir kadının hayatında en çok ihtiyaç duyduğu duygulardan biridir. Kadın gerçek bir kadın olduğunu, âşık olduğunda ve hislerine karşılık bulduğunda hisseder. Hayatında aşkı bulamayan her kadının, arayış içinde olması bundandır. Madam Bovary’nin bu aşk arayışı ve yaşadığı ilişkiler çoğu kez mutsuzlukla sonuçlanır. Psikolojide bu hayattan zevk alamama ve doyuma ulaşamama durumu bir hastalık olarak algılansa da hangi kadın mutluluğu yakalamaya çalışmaktan ve aşkı bulacağına dair inançtan vazgeçebilirki?
           Emma, kocasının hırslı biri olmamasından şikâyetçidir. Kocası istediği hayatı ona bir türlü verememiştir. Mutluluğu aşkta bulamayan Emma Bovary, kocasını kendi ihtirasları için kullanır. Ondan düztaban birisini ameliyat etmesini ister. Kocası yeteneğini ispat ederse, Emma istediği hayata kavuşacaktır. Kocasının başarısızlığı, Emma’nın kocasından nefret etmesine neden olur. İlişki kurduğu ve aşk yaşadığını sandığı adamlar, onu kendi çıkarları için kullanır. Yaşadığı hayal kırıklıkları intihar etmesine yol açar. Ve kocasının yanında çırpına çırpına can verir.
             Bu hikâye, birçok kişinin ve özellikle kadınların ortak hikâyesidir. Aşkta mutluluğu yakalamak, kaç kişiye nasip oluyor ki? Manevi değerlerin kalmadığı, günümüz maddiyat dünyasında aşkta ölüme mahkûm ediliyor. Aşk hepimizin içinde bir tutsak. İnsanın mutluluk arayışı hiçbir zaman vazgeçmemişken, neden yalnız ve birbirimize bu kadar acımasızız.

YAZAR: SEMA YILDIRIM

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.