6 Ocak 2012 Cuma

UNUTURSUN ADI AŞK NASIL OLSA

Casablanca filmi, gelmiş geçmiş zamanın en iyi aşk filmlerinden biridir. Casablanca’nın konusu İkinci Dünya Savaşı’nda geçer.  Hikâye de Rick Blaine,  Kazablanka’da bir bar işleten, hayata küskün, hayalleri olmayan bencil bir adamdır. Rick zamanının tümünü burada geçirmekte, sahte belge temini gibi yasal olmayan işlerle uğraşmaktadır. Victor, Nazilere karşı direnen bir Çek örgütünün lideridir. Naziler tarafından esir edilmiş, kapatıldığı toplama kampından kaçmıştır. Victor savaşta tarafsız kalan Portekiz’in başkenti Lizbon’a gitmek için tek yolun Casablanca olduğunu düşünür. Ve Victor’a sahte belge temin edecek tek kişi Rick Blaine’dir.  Victor’un eşi İlsa, Rick’in yıllardır unutamadığı aşkıdır. Paris’in Naziler tarafından işgal edildiği sıralar Rick ile İlsa Paris’ten kaçmak için sözleşirler. Fakat İlsa buluşmaya gelmez. İlsa ile tekrar karşılaştıklarında Rick’in hayatı yine eskiye döner. Rick, günlerini İlsa’ya olan nefretle iç içe sevgisini sorgulamakla geçirir. Oysa İlsa, kocasının öldüğünü sandığı için Rick ile birlikte olmuş, Victor’un ölmediğini anlayınca tekrar ona geri dönerek hayat mücadelesinde onun yanında yer almıştır. Tekrar karşılaştıklarında İlsa’nın Rick’e karşı eski duyguları canlanır ve eski günlerin özlemiyle kaçamak buluşup, gelecek için hayal kurmaya başlarlar. Fakat her aşkta olduğu gibi, bu aşkta engellere takılır. Ve sonu mutlu bir şekilde bitmez. İlsa, aşkına sahip çıkarken, Rick’in cesaretsizliği ve bencilliği yüzünden bu aşk yarım kalır. İlsa, istemeyerekte olsa Lizbon’a gitmek üzere olan uçağa biner ve hayatının aşkını Casablanka’da bırakır. Rick aşkı ve bencil duyguları arasında kalıp, İlsa için en iyi olanın Lizbon’a gitmek olduğu kararını verir, İlsa’yı bunu yapması için ikna eder. Rick bu aşkın ve yaşadığı mutlu günlerin değerini bilemeyerek, yine mutsuzluğa olan bağlılığı yüzünden hem kendini hem sevdiği kadını mutsuz etmiştir.
                Aşkın iki taraf için fedakârlık gereken bir duygu olduğunu bildiğimiz halde, yine de hep bir taraf hep daha çok seven, cesaret eden, fedakârlığı üstlenen oluyor çoğu zaman. Aşk iki kişilik yaşanmıyor, hayat koşullarında tükeniyor.  Acıyı en çok güvenen ödüyor maalesef bu aşk hikâyesinde olduğu gibi.
                Mutlu olmaktan korkuyoruz galiba. Çünkü mutlu olmak emek istiyor ve üstlenmemiz gereken bir sorumluluk yüklüyor omuzlarımıza. İçimizde bir düşman var, mutluluğa giden yolda hırsına yenilen, aslında kendisinden başka kimseyi sevmeyi bilmeyen. Kendimizi acının saygınlığına kaptırıp, hayatımızdaki güzelliklerin değerini bilmeyip en son biz vuruyoruz kırbacı sırtımıza. Cenneti özleyen, ama cehenneme kendisini layık gören iki duygu arasında tükeniyor ömürler.   

YAZAR: SEMA YILDIRIM                 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.