2 Ocak 2012 Pazartesi

İÇİMİZDEKİ FRANKESTAİN

               Frankestain, Mary Shelly’nin yazdığı ve kendi hayatından uyarladığı romanın kahramanıdır. Bu roman hayat içerisinde kötü ile iyinin savaşında kaybeden, yalnızlığa itiraz eden insanların öyküsüdür. Frankestain görüntü olarak çirkin de olsa, mizacı yumuşak bir yaratıktır. İnsanların onu anlamayıp, görüntüsüne göre karar vermeleri, bu önyargıyı değiştirememiş olması, yaşadığı korkunç yalnızlık onu acımasızlaştırmış ve intikam duygusunu körüklemiştir. Onu yaratan kişiye duyduğu nefret, onu kötü birisi yapmıştır.
                 Hayatımızda birçok kişinin içinde bir Frankestain bulunur. İnsanın içinde melek ve şeytan ikisi de mevcuttur. Birçok insan gibi o da melek olmaktan vazgeçip, içindeki şeytanın sesine kulak verirek acımasız olmayı tercih etmiştir. Kötülüğü tercih etmesi aslında Tanrıya duyduğu bir isyandır. Birçoğumuz yaşadığımız olumsuzluklardan dolayı Tanrıyı şuçlarız. Onun bizi yeterince sevmediğini düşünüp, hayata küseriz. Ve bu duygu bizi bencil biri yapabilir. Bu kaderci tutum şarkılara da geçmiştir. Örneğin bu şarkı sözünde olduğu gibi. ‘ Tanrım dünyaya beni sen attın, çile çektirdin derman arattın’ sözleri birçoğumuzun ruh durumunu yansıtır.
                    Kimimiz bu dünyaya sanşlı geliyoruz, kimimiz şansız. Ama insan kendi kaderini kendi yaratır sözüne de inanıyorum. Yaşadığımız mutsuzlukların sebebini Tanrıya yüklemek, hayatımızda bize verilenlere şükretmemek yaşamımıza mutsuzluğu getirir sadece. Her yaşanan acının insana öğrettiği bir ders vardır. Yaşamda yaşadığımız kötü olaylardan, kendimize iyi pay çıkarmak bu imtihan dünyasında geçtiğimiz en büyük sınavlardan biri değilmi?

YAZAR: SEMA YILDIRIM

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.