15 Ocak 2012 Pazar

Gerçek yasa, özgürlüğe gidendir

İnsanlar en çok neyin mücadelesini verirler yaşam içerisinde. Mutlu olabilmek, insanın kendi hayatını tek başına kazanabilmesi, ayaklarının yere sağlam basabilmesinden başlıyor ilk önce. Hangimiz hayatımızın bir döneminde, yaşam içinde varoluş nedenimizi sorduk kendimize. Ve kaçımız bu hayat benim yaşamak istediğim hayat değil, ben böyle bir insan olmak istemiyorum diyebildik, kendimize karşı dürüst olabildik. İçimizden geldiği gibi davranabilmek, özgür olabilmek için kendimizi aşmaya çabaladık mı? Düzene başkaldırdığımızda yalnız kalmayı göze alacak kadar cesurmuyduk. Bu dünya da cennet ve cehennem olduğunu, mutsuzluğa ve içimizde bizi kemiren boşluğa mecbur olmadığımızın farkına varabildik mi? Anlamlı ve mükemmel hayata giden yolun kendimiz olmaktan geçtiğini, herkes gibi olmak yerine farklı olmanın verdiği mutluluğu tercih edenlerden mi olduk?
Richard Bach’ın Martı Jonathan Lıvıngston adlı kitabında, farklı olmak isteyenlerin, özgürlüğe ve daha anlamlı bir yaşama giden yolda verdikleri mücadele anlatılır. Yaşamın sıradanlığına ve tek düzeliğine karşı, fırtınada bir yaprak misali oradan oraya savrulan, hayata boyun eğmiş insanların okudukları zaman hayata bakışlarında çok büyük değişikliklere de neden olabilecek bir hikâye Martı Jonathan’ın hikâyesi. Öğrendiği şeyleri bütün samimiyetiyle paylaşıp, diğer insanların hayatlarını da anlamlandırmaya çalışan kalbi sevgi dolu, aşk şarkılarının prodüktörü sevgili Sezen Aksu geldi aklıma bu hikâyeyi okuduğumda. Bu hikâye de anlatıldığı gibi tek bir yasa vardır, bu yasa özgürlüğe gidendir. Kendi olabilen, gerçek kimliğini bulmaya çalışan, kendi hayatını ve başkalarının hayatlarını anlamlandırmaya çalışan herkese teşekkür ederim. İyi ki varsınız.

YAZAR: SEMA YILDIRIM